Dur Yolcu
fizik…
Fizik iyidir, fizik faydalıdır, fizik güzeldir. Tabii ki ruh güzelliği de çok önemlidir ama konumuz motor olunca fizik bilimi öne çıkar.
Öğrencilik yıllarımda fizik derslerinde anlatılan bir konu önceleri kafama hiç yatmamıştı. Ne zaman ki hocam bir gün dayanamayıp “Bu söylediklerimi, başka bir gerekçe aramadan, sırf ben söylüyorum diye kabul et ve beni daha fazla çileden çıkartma!” dediğinde sustum ve söylediklerine itiraz etmedim. Zaman içinde fizik hocamın anlattıklarının doğruluğuna yaşayarak, bizzat şahit oldum. Ne mi demişti? “-Enerji yoktan var olmaz, var ise yok olmaz. Var olan enerji sadece tür değiştirir.”
Aranızda bunun motorla ne ilgisi var diyenler olacaktır. Şöyle açıklamaya çalışayım: Bir enerji kaynağı kullanarak motorumuzu hareket ettiriyoruz. Hareket enerjisi ortaya çıkıyor. Sonra motorumuzu durdurmak istiyoruz ve hareket enerjisinin bir şekilde “kaybolmasını” istiyoruz. Frenlere asılıp motoru durduruyoruz. Pekiyi, hareket enerjisi, motorumuz durunca nereye gitti? Fizikle ilgilenenlerin parmak kaldırdığını görür gibiyim. Evet, hareket enerjisi, ısı enerjisine dönüştü; kaybolmadı. Bu arada motorumuz da durdu.
Frenlere asıldığımızda, fren balatalarımız, tekerlekler üzerindeki hareket enerjisini ısı enerjisine dönüştürdü, ortada hareket enerjisi kalmadı, motorumuzu durdurduk. Ne? Sizin motor fren yaptığınız halde durmadı mı? Fren yaparken gaz vermeye devam etmediyseniz ve buna rağmen duramadınız ya da en azından yavaşlayamadıysanız fren sisteminizin elden geçmesinin zamanı gelmiş demektir.
bal(a)talar elimizdeee..
Motoru durdurabilmenin püf noktası sürtünme. Ama kedinizin sırtını kambur yaparak bacaklarınıza sürtündüğü gibi değil; acımasız tellakların Kızılderililer’e özenip “Derilerin kemerimi süsleyecek!” dercesine kese yaptıklarına benzer bir sürtünme.
İşte, motorun tekerleklerinde yer alan disk ve/veya kampanalara sürtünen balatalar sürtünmenin kilit elemanları. Kampanalı frenlerde balata yerine pabuç terimi kullanılsa da kafamızı daha fazla karıştırmamak için hepsine balata deyip geçeceğim.
Pekiyi, bu balataları harekete geçiren sistem nedir? Motorumuzun modeline göre değişen iki sistem kullanılır: Hidrolik kontrol ve mekanik kontrol. Hidrolik kontrol, hidrolik sıvısının bir piston içinde sıkıştırılıp hortumlar vasıtasıyla fren kaliperine gönderilmesi ve kaliper içindeki pistonları iterek balataların diske temas etmesini sağlayan yöntemdir. Mekanik kontrolde ise fren teli veya çubuğu, başka bir aracı kullanmadan (hidrolik sıvısı, hortum, piston vs) doğrudan fren balatasını harekete geçirir ve balata, kampanaya sürtünerek fren görevini yerine getirir. Sürtünme sırasında, daha yumuşak malzeme olan balatalar, daha sert malzemeden üretilen disk ve kampanalara oranla daha çabuk aşınırlar ve bittiklerinde yenilenmeleri gerekir.
kontrol zamanı
Fren sistemimi kontrol ederken öncelikle balataların yeterli kalınlıkta olup olmadığını gözlemeyle başlıyorum.
ipucu: Kontrol sırasında gözleme yiyorsanız, yağlarının balata ve disklere damlamamasına dikkat edin. Eğer balata veya diskleriniz kirli, yağlı, tozlu ise fren temizleme spreyleriyle temizleyin.
Motorumuzun kullanıcı kitapçığında çoğunlukla balata kalınlıklarının kaç milimetreye düştüğünde değiştirilmesi gerektiği belirtilir. Ancak bu bilgiye sahip değilseniz, her bir balatanın aynı oranda aşınıp aşınmadığını kontrol edin. Aşınma miktarları aynı ise, bir çok balata üzerinde bulunan çizgi şeklindeki kanal görünüyor mu? Bu kanallar, balata tozunun boşaltılmasına yardımcı olur. Eğer, balatanız kanal seviyesine kadar aşınmış ise değiştirmek faydalı olur.
Balatalardan hemen sonra, içinde balataların çalıştığı fren kaliperlerini gözle muayene edin. Eğer kaliperlerinizde kaçak varsa, hidrolik yağı dışarı sızıntı yapmış demektir ve acil tamir edilmesi şarttır. Kaliperlerde bir sorun yoksa yukarı çıkmaya devam edin. Fren hortumlarınızı önce gözle, sonra HAFİFÇE elinizde bükerek muayene edin. Çatlamış hortumlar da hidrolik yağını sızdırmak için potansiyel tehlike oluştururlar.
Hortumlardan geri gidip hidrolik rezervuarına ulaştık. Çoğu rezervuar üzerinde, hidrolik miktarını ve kalitesini gözlemek için bir pencere açıklığı vardır. Öncelikle hidrolik sıvısının seviyesi, rezervuar üzerinde gösterilen en az seviye çizgisinden aşağıda olmamalı. Buna ilaveten, eğer bir de hidrolik sıvınızın rengi kahve ile siyah arasında değişiyorsa değişim vakti gelmiş demektir. Kaldı ki kullanım sıklığınıza bağlı olarak yılda veya iki yılda bir hidrolik sıvılarını tamamen değiştirmeniz, fren kabiliyetini arttıracaktır.
ipucu: Fren hidrolik sıvıları, boya çıkartıcı özelliğe sahiptir. Eğer motorunuza damlarsa bol su ile o bölgeyi yıkayın veya ıslak pamuklu bir bez ile iyice silin.
Hidrolik sıvısı değişimlerinde, rezervuar kapağında yazılı özelliklerdeki sıvı kullanmaya dikkat edin. Hidrolik sıvı değerleri, “DOT 4”, “DOT 5” gibi işaretlerle tanımlanmıştır. Rezervuar kapağını söküp takarken cıvata kafalarının hasar görmemesi çok önemli. Hasar gören kafalar, ikinci sefer açmak gerektiğinde sorun yaratıp komple rezervuar değiştirmenizi bile gerektirebilir. Nereden biliyorum diye sakın sormayın!
kaliper, kumpasa karşı!
Televizyon seyrediyorum. Program, motor imal eden (!) baba ve oğullarının hikayesi. Bol kaslı iri abiler, üreticilerden gelen parçaları çokca küfür eşliğinde birleştirip konsept motorlar yapıyorlar. Konuyu hiç bilmeyen birisi de konuşmaları tercüme etmiş ve program Türkçe dublajla yayınlanıyor. Diyaloglar şöyle:
- İşte beklediğimiz parçalar geldi, hadi kutuları açalım.
Kutuları açarlar ve içinden fren diski çıkar. Diski eline alan delikanlı kutunun dibini karıştırırken sorar:
- Disk burada! Acaba kumpası da gönderdiler mi !!!
“Kumpas mı? Ne kumpası?” derken yapılan çeviri hatasını farkettim. İngilizce’de “caliper” kelimesi, bizde kaliper veya alt fren merkezi ya da fren hamili olarak kullanılan ifadenin karşılığıdır. Yine İngilizce’deki “vernier caliper” ifadesi ise “kumpas” karşılığı olup, bir ölçü aletini tanımlar. Artık, fren kaliperlerini her gördüğümde aklıma kumpas geliyor.
Fren kaliperleri, gerek balataların aşınması sebebiyle oluşan tozlar ve gerekse yoldan gelen toz-toprak sebebiyle kirlenirler. Ama önemli olan, kaliperden ziyade kaliper içerisinde çalışan piston’un kirlenmesidir. Pistonlar, hidrolik sıvısının ürettiği basınçla kaliper içinde hareket ederek balataları disklere doğru iterler. Bu itme hareketi sırasında pistonlar da kaliper gövdesinden fren diskinin olduğu yöne doğru dışarı çıkarlar. Bu sırada pistonların dışarıda kalan yüzeyine yapışacak her türlü kir, piston yüzeyini aşındırır. Pistonlar pahalıdır! Bir fren temizleme spreyi edinin ve arada sırada kaliperlerin içine doğru sıkarak piston yüzeylerini temizleyin.
disk kontrolü
Fren balatası yeni, hidrolik değişmiş, kaliper (kumpas!) temiz. Fren diski nasıl? Diskler, çok fazla ısıya maruz kalırlar. Isı, bitik balata kullanmak ve kirleri temizlememekle birleşince fren diskini de hasara uğratır. Normal kullanımda fren disklerinin zaman içerisinde aşınması doğaldır. Bu aşınmanın hangi sınırlara kadar olabileceği üretici tarafından ya el kitabında belirtilir, ya da disk üzerine yazılır. Çoğunlukla İngilizce ifade kullanılır ve örneğin: “MIN. THREAD 6 MM.” gibi bir şey yazar. Buradaki 6 milimetre ifadesi örnek olarak verilmiştir. Yani sizin diskinizde yazan değer kaç milimetre ise, disk kalınlığınızın o değerin altına düşmemesi, düştü ise diskinizin değiştirilmesi gerektiği anlatılır.
Pekiyi, diskimizin kalınlığını nasıl ölçeceğiz? Hani o çeviri hatasında bahsedilen kumpas (vernier caliper) var ya. İşte o ölçü aleti, en sağlıklı ölçüm sonucunu verecektir. Diski zamanında değiştirmemek, disk yüzeyinde bombeler oluşmasına, diskin yamulmasına ve dolayısıyla fren yaptığınızda motorun yalpalamasına sebep olabilir. Emniyetli mesafede duramamak da cabasıdır.
hiç unutmayın !!!
Şu tip konuşmaları çoğumuz duymuştur; hatta bizzat söylemişizdir:
- Abi, her şey normal, yol kuru ve temiz, motor iyi gidiyor. Yavaşladım, durdum ve bir anda düştüm!
Frenlerken ve durmak üzereyken bir şeyi her zaman hatırlamak lazım: Motor belirli bir süratin üzerinde hareket ederken ağırlığını hissetmeyiz çünkü kendi dinamiği ile hareket halindedir. Ama motorun ağırlığı bir kez kalkarken, bir kez de duracakken kendini hissettirir. Yolda rahvan giderken unuttuğumuz ağırlık, frenleyip yavaşladıkça kendini hissettirmeye başlar, durduğumuzda ise tamamen ortaya çıkar.
Bu tanım fizik kuralları ile daha teorik ve ayrıntılı biçimde yapılabilirdi ama halk dilinde başka nasıl izah edilir bilemedim. Yani demem o ki, frenlemeye başladığımızda, motorun tüm ağırlığını kol ve bacaklarımızda giderek artan oranda hissedeceğimizi hatırlamak, buna göre duracağımız yeri hesaplamak ve düşme riskini ortadan kaldıracak şekilde hazırlıklı olmak zorundayız. Tabii ki iş bununla da bitmiyor. Emniyetli fren yapmak ve sağlam bir şekilde durabilmek önemli ama yan ayağı açmadan motordan inmeye kalkışırsanız, arkadaşınızın yeni boyanmış benzin deposunun üzerine motorunuzu düşürebilirsiniz!