Motor

şeytan icadı

 

Motorlarımızdan bahsediyoruz; motor derken, motorsikletlerimizi kastederek. Ya motorsikletlerimizi çalıştıran “motor”un kendisi? Çeşitleri nelerdir, çalışma şekli nasıldır, bu şeytan icadı makineler nasıl çalışır… diye düşünmüşsünüzdür herhalde? İşte bu ayki sohbetimiz bu soruları sorup da cevaplarını araştırmaya bir türlü fırsat bulamayanlar, bulduğu cevaplar çok karışık olup da hiç bir şey anlamayanlar, her şeyin cevabını bildiği halde “bakalım neler anlatacak bu adam?” diyenler için.

 

beni yak, kendini yak, her şeyi yak…

 

Odun sobaları alttan, kömür sobaları üstten, ormanlar mangal tarafından yakılırken motorlar içten veya dıştan yanabilirler. Yanabilirler diyorum çünkü elektrik enerjisiyle çalışan motorda patlama gerçekleşmez. Tabii 220 volt yerine 380 volt akım vermezseniz… Konumuz, fosil yakıtla çalışan ve motorsikletlerimizde kullanılan motorlar olduğu için elektrik motorlarını şimdilik es geçiyorum.

 

Öncelikle, benim de yıllarca (ilkokul hayatım boyunca) merak ettiğim bir konuyu anlatmak isterim. İçten yanmalı motor nedir, dıştan yanmalı motor kimdir? Motor aşık mıdır ki içi yanmaktadır? Dıştan yanmalı motor, duygularını saklayamadığı için mi açık açık yanmaktadır ve kendisine dıştan yanmalı denilmiştir? Hiç bir fedakarlıktan kaçınmayarak yaptığım araştırmalar sonucunda tüm bu soruların cevabını (sanıyorum) buldum. 

 

Bildiğiniz gibi ısı enerjisini hareket enerjisine çeviren motorlarda bir yanma işlemi gerçekleşir. Yanma işlemi sonucunda ortaya çıkan ısı (ve dolayısıyla basınç), pistonları hareket ettirir. İşte bütün mesele bu pistonlarda ve pistonların yer aldığı silindirlerde (yanma odalarında). Eğer yanma işlemi silindirin içinde gerçekleşiyorsa içten yanmalı, dışında gerçekleşiyorsa dıştan yanmalı motorla karşı karşıyayız demektir.

 

Hayır efendim, soğuk havada donan mazot tankının altında ateş yakan şoför arkadaşlar, dıştan yanmalı motor yapmıyorlar! Dıştan yanmalı motorun en önemli ve güzel örneği, buharlı motorlar. Eski, buharlı lokomotiflerde, bir kazan altında yanan ateş (yakıt deposunun altında yanan ateş gibi bir şey), kazandaki suyu ısıtır, buharlaştırır, buhar silindirlere basılarak pistonun ileri-geri hareket etmesi sağlanır. Yani yanma, silindirin dışındaki bir alanda gerçekleşir.

 

İçten yanmalı motorda ise, altında ateş yakılarak ısıtılan (!) depo içerisindeki yakıt, silindirin içerisine hava ile karıştırılarak püskürtülür. Ateşleme (kıvılcım) veya basınç yaratılarak silindirin içindeki yakıt bir anda patlar (yanar). Sonuçta, silindirin içerisinde meydana gelen yanma, pistonu harekete geçirerek hareket enerjisi üretilir. Tabii, altında ateş yakılarak ısıtılmaya çalışılan depo daha önce havaya uçmazsa (yanmazsa) !!!

 

silindir nedir, piston kime benzer?

 

“Silindir motorun kalbidir!” gibi hamasi bir laf edilebilir; isteyenler edebilir. Silindir, içerisinde pistonun ileri-geri (veya aşağıda açıkladığım gibi yukarı aşağı) hareket ettiği, çoğunlukla üst kısmında sübapların bulunduğu yanma odasıdır. Sübaplar çoğunlukla vardır diyorum zira 2 zamanlı motorlar bunun istisnasıdır.

 

Silindir içerisinde piston var dedik. Bu piston ileri-geri hareket ederek ilk hareket enerjisini oluşturur. Pistona bağlanmış bir kol, bu hareket enerjisini krank miline iletir. Yani krank milini döndürür. Silindirin üst kısmında ise sübaplar yer alır. Bunlar sırasıyla açılıp kapanarak silindirin içine yakıt/hava karışımının girmesini ve yanmış gazların dışarı atılmasını sağlarlar.

 

zaman-zaman, zaman-zaman, aaahhhh o zamaaaan…

 

Şimdi şu işlemleri tekrarlayalım. Bunları temel olarak 4 başlıkta toplayabiliriz:

 

  • Silindire yakıt/hava (kimi durumlarda yağ) karışımının dolması
  • Pistonun, bu karışımı silindir içerisinde sıkıştırması
  • Sıkışan karışımın ateşlenmesi ve oluşan yanma sonucunda pistonun geri hareket etmesi
  • Yanmış gazların silindirden dışarı atılması.

 

Temelde bu 4 işlemin her biri, pistonun silindir içerisindeki bir hareketinde gerçekleşir. Bu şekilde çalışan motorlara da 4 zamanlı motorlar ismi verilir. Piston silindir içerisinde aşağı hareket ederken içeriye yakıt/hava karışımı dolar, piston yukarı hareket ederek bu karışımı sıkıştırır, sıkışmış karışım patlatılarak pistonun yeniden aşağıya doğru itilmesini sağlar, piston yukarı doğru çıkarken yanmış gazlar dışarı atılır. Buradaki aşağı ve yukarı kavramları kafanızı karıştırmasın, sübapların bulunduğu tarafı yukarı, krank milinin olduğu tarafı da aşağı kısım olarak hayal edin. 

 

Hareket eden krank miline bağlanmış olan bir sürü şey (debriyaj, vites kutusu, dişliler vs. vs.) kranktaki hareketi tekerleklere iletir. Bu kadar basit aslında…

 

Unutmadan sübaplardan ve çalışma şekillerinden kısaca bahsedelim. Emme sübabı adı verilen sübap, açılarak silindirin içerisine yakıt/hava karışımının girmesine, eksoz sübabı ise yanmış gazların dışarı atılmasına izin verir.

 

 

ateşlendim, yanıyorum…

 

Yakıtı hava ile karıştırdık, sübaplar kapandı ve piston karışımı sıkıştırdı. Havanın içerisindeki oksijen (kimi lehçelerde okşizen olarak da kullanılır!), yakıtımızın ateş alıp yanmasına olanak verir. İyi de nasıl ateş alıyor bu yakıt? Yolda yürürken karşıdan gelen tiryakiye yaklaşıp “Pardon, ateşinizi alabilir miyim?” diye sormuyor herhalde. Dizel yakıtla çalışan motorlarda basınç ve ısı, benzinli motorlarda ise ateşleme bujisinin çaktığı kıvılcım yakıt hava karışımının yanmasını sağlar.

 

ipucu: Motor çalışırken buji kablolarına dokunmayın. Hele ki bir eliniz buji kablosunda diğer eliniz şase alan bir yerde olmasın. Sonuçları hiç de hoş olmuyor. Nereden bildiğimi sormayın!

 

İkinci resimde, 4 zamanlı motorun çalışma evrelerini görebilirsiniz.

 

motorunuzun ismi nedir?

 

Büyük ve gösterişli motorlarına atlayıp yola çıkan kalabalık bir gezi grubu, açlıklarını yatıştırmak için yiyecek bir şey aramaya başlarlar. Gittikleri yaylanın bir kenarında basit bir çadır kurup gözleme ve ayran satarak geçimini kazanmaya çalışan yaşlıca teyzenin mekanını görür ve yollarını o yöne çevirirler. Gözlemecinin önünde park edip motorlarını susturduklarında teyze arkadaşlara bakar ve günün sözünü söyler:

 

  • Gözleme yiyceeseniz cavalarınızı şöle kenara çekin de geliverin buraya gari…

 

Yıllarca Anadolu’da kahır çekmiş Jawa motorsikletler, yaşlı teyze için bir marka değil motora verilmiş isimdir. Şimdi nereden çıktı bu nostalji demeyin. O eski “Cava”ların ve bir çok moped ve scooterların farklı bir motorları vardır: 2 zamanlı motorlar!

 

Dört zamanlı motora göre daha düzensiz çalışırlar, egzozlarından beyaz duman atarlar (yanmış yağ dumanı), motor yağı yakıta karıştırılarak depoya konulur ve hacimlerine göre oldukça yüksek performansları vardır. Ama çok ciddi bir çevre düşmanıdırlar. (Egzozdan çıkan yanık yağ!) İyi-kötü tartışmasına girmeden 2 zamanlı motorların da nasıl çalıştıklarından bahsetmek istiyorum.

 

İki zamanlı motorlar, dört zamanlılardan farklı olarak emme, sıkıştırma, patlatma ve egzoz işlemini, pistonun bir yukarı bir de aşağı hareketi sırasında (2 harekette/zamanda) tamamlarlar. Burada pas geçilen veya hızlı bir şekilde geçiştirilen iki işlem, emme ve egzoz işlemidir. Sıkıştırılmış yakıt/hava karışımı patlatılırken bir yandan egzoz dışarı atılıp diğer taraftan yeni yakıt/hava karışımı silindire emilir. Egzoz ve emme işlemi, pistonun sıkıştırma aşamasının bir kısmında daha devam eder ve hemen ardından sıkıştırma tamamlanır.

 

Yani piston patlama sonucu aşağı hareket ederken aynı anda emme ve egzoz gerçekleşir (Birinci hareket/zaman). Piston yukarı doğru hareket ederken emme ve egzoz bir süre daha devam eder ve sonra sıkıştırma gerçekleşir (İkinci hareket/zaman). İki zamanlı motorların bu kadar çevre düşmanı olmasının sebebi ise yakıt/hava karışımının içerisine aynı zamanda motor yağı da katılmasıdır. 3 numaralı resim, iki zamanlı motorun çalışma şeklini ve zamanlamasını göstermektedir. Dikkat ederseniz, piston, bir tam işlem için sadece iki kez hareket etmektedir. İki zamanlı motorlarda, çoğunlukla, 4 zamanlı motorlardaki gibi karışık sübap sistemleri de bulunmaz.

 

E iyi de kardeşim, niye iki zamanlı motor yapmışlar ve niçin halen kullanılıyor bunlar diye sorabilirsiniz. En azından ben kendi kendime bu sorunun cevabını çok merak etmiştim. Sebebi çok basitmiş: o kadar basit ve o derece hafif bir motor ki, en küçük makinelerde bile rahatlıkla kullanılıp ağırlığına oranla yüksek bir güç elde edilebiliyor. Bir çok çim biçme makinesinde bir su bardağı kadar büyüklükte iki zamanlı motor bulunur ve bu kadarcık bir motorla çok büyük iş yapılabilir. Hele o çocukluğumuzun mobiletlerini bir düşünün. O ağır, kazulet gibi bisiklet irisi makine, 50 santimetreküp hacmindeki iki zamanlı motoruyla iki kişiyi iyi kötü gideceği yere götürürdü. Basit deniz motorları, kar araçları, zincir testereler, model uçak ve otomobiller, go-kart araçları… o kadar çok yerde kullanılıyorlar ki!

 

hepsi bu mudur?

 

Değildir tabii ki. Hele bir de Wankel motorlar var ki anlatmaya sayfalar yetmez. Ama temel olarak içten yanmalı fosil yakıtlı motorların çalışma prensiplerinin temellerini anlatmaya çalıştım. Temel prensipler sözüne dikkatinizi çekerim, zira  o temellerin üzerinde yılların mühendislik bilimi ile üst üste inşa edilmiş gökdelenler yer almaktadır. Motorların zamanlamaları, ateşleme ve elektrik sistemleri, sübap ve piston yapıları, özellikleri, eksoz şekilleri, yağlama prensipleri, soğutma sistemleri. Hepsi başlı başına çok detaylı konular. Ama madem ki servisimiz halen “yetkisiz”, konuyu ünlü bir Türk atasözü ile bitirmekten zarar gelmez: “Bu modeller böyle abi!”